Geçen yıl sadece bir ağacımızda 2 tane ceviz meyvesi görmüştük. Şimdi bazı ceviz ağaçlarında dölleyici çiçeklerin açtığını fark ettik. En erken çiçek açan badem ve can erikleri, minik de olsa meyveye durmuş. Üzümler patladı, yapraklanıyor. Diğer meyve ağaçlarımız da çiçeklenirken; çalı türlerinin kimi çiçeklendi, kimi de meyvesini yüklendi. Çardak önündeki leylak çiçek açtı, süsenler ve nergisler canlandı. Hatta geçen seneki gülhatminin döktüğü tohumlardan yeni gülhatmiler yeşermiş toprak üzerinde. Bunca güzelliğin içinde, sanılmasın ki, işi gücü bırakıp temaşaya daldık. O kadar çok iş var ki yapılacak… Şubat sonu ve Mart başlarında fidanları dikmiş, tutmayan üzüm çubuklarını yenilemiştik. Son çalışmada, üzüm ocaklarını tamamladık, tüm bitkilerimize yanmış ahır gübresi verdik. Aşısız bademlerimize, Ankara’dan götürdüğümüz ‘Ferragnes’ cinsi badem kalemlerini aşıladık. Nevşehir, Avanos ve Kayseri’den gelen misafirlerimizi ağırladık; kendimiz de Sulusaraylı komşularımızın bağında kuru fasulye sofrasına misafir olduk. Komşularımız, sağ olsunlar bizim için sebze tohumları hazırlamış, kendi yetiştirdiklerinden… Misafir demişken; geçen yılki yavrularını büyütüp yuvadan uçuran komşu köpeği ‘Akkız’, yeni yavruları için seçeceği baba adaylarıyla birlikte DoğaHan’a misafir oldu. Tabi, Akkız’ın hatırına, mahallenin haytalarına sesimizi çıkarmadık. Bu arada, DoğaHan’ın günlük ‘gündoğumu keyfi’, zaman zaman sislerle perdelenmiş güzellikleri de yaşatıyor bize. Bunların ötesinde, kendi ellerimizle yaptığımız yemekler ve pişirdiğimiz ekmekler de bizim için ayrı bir zevk kaynağı oluyor.